İçerik: Bitlis, İzmir, Yayladağ
Blend Tipi: Oriental
Kesim: Coarse cut
Aroma Katkısı: Vanilya, Pekmez, Bal, Alkol
Sertlik: Hafif
Lezzet: Az
Oda notu: Çok kötü
Tavsiye: *
Resmi adıyla Yayladağ No. 2, halk arasındaki adıyla Yayladağ Vanilyalı. Paketi parlak, özenli ve sade. Açtığımda yoğun bir aroma geliyor. Ancak, kesinlikle rahatsız edici değil. Kehribar benzeri bir koku hayli karmaşık baharat ve meyvemsi aroma profilini dengeliyor. Paketin içindeki tütün hümektan denilen nem tutucu kimyasalın bol kepçe verilmesi sayesinde kütle halinde yapışmış durumda. Ayırmaya başladığımda coarse cut bir harmanla karşılaşıyorum.
Coarse cut dedim ama kimi iri kıyım, kimi un ufak parçalarla o kadar özensiz kesilmiş ki bunların aynı elden geçip aynı paketten çıktığına inanmak pek mümkün değil. Harmancıya kesilmiş halde geldiklerini düşünmek gerek. Ardından harmanın içinde Yayladağ tütününü arıyorum. Çünkü harmandaki tüm tütünler öyle koyu bir tona dönmüş ki şu haliyle İzmir harmanı diye yutturabilirsiniz. Hayli uğraşıp hümektanı alt etmeyi başarınca özensiz kesimin kaçınılmaz ürünü damarlar da aradan baş göstermeye koyuluyor. Hafiften ayıkladığımda yine de kalın ve fazla sayıda olmadıklarını görüyor ve seviniyorum. Tütünü kâğıda yayınca yerli tütünlerimizin tüketici elindeki kaçınılmaz macerasını da başlatmış oluyorum.
Birkaç saat içinde, tütünümüzün reng-i ruhsarı soluyor ve artık oldukça açık renkli bir karışımla karşı karşıyayız. Yaklaşık 12 saat kuruduktan sonra eskinin iri kıyım sigaralık tütünlerine benzer bir görünüme kavuşuyor. Hazır hamur işlerini andıran, buruna oldukça sentetik gelen bir vanilya aroması belirginleşmiş ve diğer aroma öğelerinin önüne geçmiş. Kavanozda 4 gün dinlendirdikten sonraki tütünün pakettekiyle bir ilgisi kalmamış durumda. Sonbahar yaprakları gibi kupkuru, soluk sarı ile kahverengi arası ve didilmiş krepon kâğıdına benziyor. Sentetik vanilya aroması iyice baskın durumda. Bu haliyle içilmesinin imkânı yok. Nemlendirmeye başlıyorum ama “hassas” kimyasal dengesi bozulmuş olacak ki nem tutmakta güçlük çekiyor. Nemlendirmede kullandığım kâğıt havluda bariz bir ilaç kokusu kalmış.
İlk dolumu yaptığımda, tütün pek de nemli olmamasına rağmen yanmıyor. Ardından alev alınca aromasını havaya salıyor. Bu sefer kolayca yanmaya devam ediyor. Hazne çok çabuk ısınıyor. Buna karşılık dil yanması, dil ısırması yok. Duman ağza yoğun doluyor ve akışkan ama gövdesiz. Kolayca dağılıveriyor. Tadı tarifsiz ölçüde kötü. Serkan Koç’un gayet doğru saptamasında söylediği gibi Maltepe sigarası tadı. Ancak, bununla kalsa iyi. Harmanlamada ölçüsüzce eklenen sentetik madde katkıları yanarak ağızda tütünden kaynaklı olamayacak acı bir tat bırakıyor. Isınma nedeniyle sönmeye bırakıp tekrar yaktığımda biraz daha aromayı havaya salıyor. Aromanın ancak tutuşturulduğunda koklanacağı düşünülmüş sanırım. Kötü tattı, ısınmaydı derken, sonlara doğru zuhur eden yanma güçlüğü de eklenince, bir süre sonra iyice eziyete dönüşüyor bu iş. Sentetik aroma her yeni yakışta ilaç kokularını gittikçe daha fazla taşıyan şekilde havaya salınıyor.
Nihayet bu çile bittiğinde, haznede gri renkli, parçalı bir kül yanmadan kalmış, koyu renkli parçalarla birlikte duruyor. Katranı griye çalan soluk renkte ve tipik bir sigara katranı kokusunu taşıyor. Ağızda bıraktığı tat ise maalesef hayli kalıcı. Buna karşılık sadece damakta kalıyor. Burundan yansıyan hiçbir tat yok. Üzerine kahve içerek gidermeye çalışıyorum. Oda notu da tütünü birebir yansıtıyor. Kahve hazırlamak için odadan çıkıp tekrar girdiğimde odayı yoğun ve bol kimyasal madde çağrışımlı bir Maltepe sigarası kokusunun kaplamış olduğunu hissediyorum. Duyun da inanmayın, aromatik olmak iddiasında bir tütün bu. Aromatik kısmı şundan ibaret: Aroması yakma sırasında havaya karışırken parmaklarıma da iyice sinmiş.
Bu ürünün pipo tütünü olarak satılması skandal, iyi ya da kötü, bir imajı olan Yayladağ ismi kullanılarak satışa sunulması ayrı skandal. Tüm bunların yılların deneyimini devraldığı iddiasındaki bir üretici tarafından gerçekleştirilmesi ise belki de en büyük skandal. Bırakın iyi bir tütün olmayı, içinde ne kadar Yayladağ tütünü olduğu dahi şüpheli bu harman ülkemizde kökleşmiş, markalaşmış ürünlerin sadece adı kullanılarak, adeta “sömürülerek” itibarsızlaştırılmasının çarpıcı bir örneği.
0 yorumları oku:
Yorum Gönder